Arıların Önemi Ve Faydaları Nelerdir?
By EditörBlog
Arıların ve balın yeryüzündeki önemi, bitki hayvan ve insanlara olan faydaları nelerdir, bitkilerin tozlaşmasında ve döllenmesinde arıların faktörü nedir?Arıların Önemi Ve Faydaları
Yeryüzünde yaratılmış her canlı ve cansız nesnenin, ekolojik dengede ve doğada üstlendiği görev(ler)i ve rolü vardır. Doğada insanların hizmetine sunulmuş her canlı gibi çeşit çeşit yaratılmış arılarında, tabiat ile iç içe yaşantıları ve sorumlulukları vardır. İnsan varolduğundan beri bitki-hayvan-insan döngüsünün tam ortasında bulunan bu canlılar, kısacık ömürlerine dünyayı sığdıracak kadar büyük işler yapmaktadırlar.
Bal ve yaban arıları, içinde bulunduğumuz ekolojik sistemde, bitki örtüsüyle oluşturdukları ortak yaşamla hem kendi hem de diğer canlıların yaşamlarını devam ettirmeleri için sürekli çalışırlar. Yaşamak için besin olarak çiçeklerin nektarına (bal özüne) gereksinim duyarlar. Bitkiler de polenlerini yaymak ve böylece üremek için bir dölleyiciye ihtiyaç duyarlar. Polenlerin yayılması ve tozlaşmanın sağlanması için sadece arılar değil, başka birçok böcek türü de bu döngüye katkı sağlamaktadır.
Arılar dolaylı yoldan ekosisteme katkı sağladığı gibi insan ve hayvan hayatına da direk katkı sağlayan nadir canlılardandır. Rüzgarında yardımıyla bitkilerin ve meyve ağaçlarının tozlaşmasını sağlarken, bitki çiçeklerinden ve meyvelerden topladıkları nektarları bal haline getirip, insanın ve hayvanın şifa bulmasına ilk elden yardımcı olmaktadırlar.Yaklaşık 1400 sene önce indirilen ve kıyamete kadar hükümlerini koruyacak olan Kur'an-ı Kerim'de, arı ve ürettği bal hakkında Nahl Suresi 68 ve 69. ayetlerde açık şekilde bahsedilir.
Nahl Suresi - 68 ve 69'uncu ayetlerin meailine ve tefsirine bakıldığında; Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin. Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git! Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamında bir sıvı) çıkar ki; onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır." Tefsirde kullanılan ilham etti veya vahy etti ibaresi, bu canlının kendisine yararlı olanları alması, zararlılardan sakınması ve kendi geçimini sağlaması hususunda muhtaç olduğu beceri ve yetenekleri, Allahu Teala'nın onda yaratması anlamında kullanıldığı belirtilir. Psikolojide bu duruma içgüdü denmektedir.Bu sebeple arılar yüzyıllardır görevlerini ve vazifelerini en iyi şekilde başarıyla yerine getiren canlılardır. Ayetlerin tefsirine bakıldığında; arının ürettiği balın insan için çok büyük nimet ve şifa kaynağı olduğu açık bir dille belirtilmiştir.
İlk olarak 1940'lı yıllarda bilimsel alanda yapılan araştırma sonuçlarına göre arılar; genellikle güneşin konumundan yararlanarak yönlerini ayarladıkları gözlemlenmiştir. Bu yıllarda hayatta olan (Albert Einstein, 1949), arıların önemine değinmiş, "Arılar yeryüzünden silinip giderse, insanoğlu yalnızca dört yıl yaşayabilir. Arılar olmazsa döllenme olmaz, hiçbir bitki, hiçbir hayvan, hiçbir insan olmaz" sözleriyle arıların ekolojik sistemdeki yerine dikkat çekmiştir. Ayrıca rüzgârın yönü, dünyanın manyetik alanı gibi başka imkânlardan da yararlanmaktadırlar. Arıların, kovan üzerinde daire veya 8 çizerek birbirlerine yol tarif ettikleri, çiçek alanları hakkında bilgi aktardıkları, bu bilgileri alan diğer arıların, bilmedikleri çiçek alanlarını kolaylıkla buldukları, dönüşlerinde ise; "arı hattı" denilen en kestirme yolu kullandıkları da bilinmektedir. Arılar hakkında detaylı bilgiye buradan, arı türleri ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Arı Ve İnsan
İnsan doğası gereği meraklı canlıların başında gelir ve günümüzde yapılan kazı çalışmaları da bu merakı daha da üst seviyelere çıkarmaktadır. Elde edilen fosiller ve mağaralarda rastlanan kabartma resimler arıcılığın çok eski bir geçmişe sahip olduğuna delil sayılmaktadır. Mısır firavunlarının mezarlarında bulunan balmumları ise; 3-4 bin yıl önce arılardan bal alındığına dair kesin bir delil olarak kabul edilir. İspanya'da yapılan kazılarla eski Yunan, Hitit, Roma ve Çin medeniyetlerine ait tarihi eserlerde bulunan deliller de arıcılığın bilindiğinin göstergesi olarak kabul edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet'in ve Kanuni Sultan Süleyman'ın kanunnamelerinde arıcılığa ait hükümler de bulunmaktadır. Arıcılık insanlık tarihinden beri kutsal sayılan bir meslek olup, arı ve arı ürünlerine bütün dinlerde itibar gösterilmiştir. Çeşitli toplumlarda bu işle uğraşanlara ve din adamlarına benzer ayrıcalıklar tanınmıştır. Yapılan araştırmalara göre; insanların besinlerinin %90'ından fazlasını oluşturan 100 bitki türünden dörtte üçünün, arıların tozlaşması sayesinde elde edildiği tespit edilmiştir. Kakao, çarkıfelek ve vanilya gibi kültür bitkilerinin yetişmesi ise; %100 arılar tarafından sağlanacak tozlaşmaya bağlıdır.
Balın İnsan Üzerindeki Etkisi
İnsanları arılara yönelik çalışmalar ve araştırmalar yapmalarına yönlendiren faktörlerin başında şüphesiz bal gelir. Arıların faydaları, genelde doğrudan onlardan gelen ürünlere dayalı olarak ölçülür. Dolayısıyla bal başta olmak üzere; arı sütü, polen, propolis ve balmumu en popüler gıdalar olarak göze çarpar. Arılar ağaç kovukları gibi uygun doğal alanlarda veya insanların özel olarak hazırladığı kovanlarda yuvalanırlar ve bal imal etmek için ömürleri boyunca çalışırlar. Yüce Allah'ın verdiği ilham veya içgüdü sayesinde, bizzat kendisinin ürettiği bal mumuyla kendi yuvasını yapar ve dalak içine milimetrik ölçülerle altıgen prizma şeklinde gözcükler yerleştirir. Arı topladığı nektarı, normal midesinden ayrı olarak özel olarak bu maksatla yaratılmış bulunan bal midesine toplayıp kovana taşımakta; burada bir genç arı bu maddeyi hortumuyla emip kendi midesine aktarmakta ve onu şerbet kıvamına gelecek şekilde işleme tâbi tutmaktadır. Artık bal hâsıl olmuştur; bundan sonra şerbetin peteklerde bir süre havalandırılarak katılaşması sağlandıktan sonra, üzeri bal mumuyla kapatılıp izole edilmek suretiyle bozulması önlenir. Böylece Allah'ın lutuf ve ihsanıyla insanlar için besleyici ve şifa değeri olan bal ortaya çıkmış olur.
Bal; insan var olduğundan beri leziz, besleyici ve hastalıklara şifa olarak kullanılan bir besin maddesi ve tedavi aracı olmuştur.Çok eski devirlerden beri Yunanlılar'da, Mısırlılar'da ve Asurlular’da hekimler tarafından kuvvetlendirici, tedavi edici ve tatlandırıcı olarak kullanılmıştır. Antik Mısır'da, yaraları iyileştirmek için tıbbi amaçla balı kullandıkları tarih kaynaklarında belirtilmiştir. Ayrıca ölüleri mumyalamada ve yapay ışık oluşumunda balmumu kullanılmıştır.Sindirim bozukluğuna iyi geldiği, besleyici ve kuvvet verici etkileri yanında bakterileri öldürdüğü, mikropların üremesini önlediği ve bazı yaraları iyileştirdiği de bilinmektedir. Nitekim Hipokrat; balın kesiklere, çıbanlara, apselere ve yanıklara iyi geldiğini söylemiştir. İbn Sînâ da; yarayı balla tedavi etmiş, hem kendisi hem de İbnü'n-Nefîs şifalı bitkileri veya arpayı balla karıştırıp ezerek mesâne tümörü tedavisinde kullanmışlardır. (Eskülâç) Lokman Hekim'in de, sancılı ağrıların tedavisinde; balı karışımlarında kullandığı bazı tarih kitaplarında yazılıdır. Karadeniz bölgesinin doğu taraflarında elde edilen Anzer balının yanık yaralarında merhem olarak çok iyi sonuç verdiği görülmüştür.
İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)'in balın insan için çok önemli olduğunu ifade eden sahih hadislerine bakıldığında mutlaka tüketilmesi gereken bir besin olduğu ortaya çıkmaktadır.Bir gıda maddesi olmaktan başka çeşitli rahatsızlıkları iyileştirici özellikleri sebebiyle Hz. Peygamber; balın tedavide kullanılmasını tavsiye etmiş, Şifa veren iki şeye devam ediniz: Bala ve Kur'an'a buyurmuştur (İbn Mâce, “Ṭıb”, 7). Yine başka hadislerde; Kim, her ay üç gün sabahleyin, bir kaşık bal alırsa; o kimsenin başına, büyük bir hastalık gelmez. İbn-i Mace, C.9. Hno:3450. Sinameki ve sennut (tereyağı tulumuna konulan bal), yemeye devam ediniz. Çünkü, bu iki şeyde, samdan (ölüm) başka, her hastalığa şifa vardır. İbn-i Mace, C.9 Hno:3457 buyurmuştur. Balın şifa değerinin ne kadar yüksek olduğu hadislerden de anlaşılmaktadır. Ülkemizde üretilen ve satılan şifa kaynağı bal çeşitleri aşağıda listelenmiştir.
- Akasya balı
- Anzer balı
- Ayçiçek balı
- Çam balı
- Çiçek balı
- Karakovan balı
- Kekik balı
- Keven (Geven) balı
- Meşe balı
- Püren balı
- Deli (Ormangülü) bal
- Hayıt balı
- Ihlamur balı
- Karabaşotu balı
- Karabuğday balı
- Keçiboynuzu balı
- Kestane balı
- Lavanta balı
- Narenciye (Anavarza) balı
- Orman balı
Arı Ve Bala Dair Bilimsel Çalışmalar
Arıların bal haricinde; arı sütü, polen, propolis ve balmumu gibi sağlık için faydalı başka ürünleri de vardır. Bal başta olmak üzere; arı ürünleri yüzyıllardır birçok hastalığın önlenmesi ve tedavi edilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Arı ürünleri ile yapılan tedavi yöntemine Apiterapi adı verilir ve tüm dünyada hastalıkları arı ürünleriyle tedavi eden klinikler ve Apiterapi merkezleri kurulmuştur. Teknolojinin gelişmesiyle özellikle son yüzyılda arı ürünleri ile yapılan tedavi amaçlı uygulamalar ve bilimsel araştırmaların sonuçlarına dayanarak, tıp dünyasında da arı ürünleri genel kabul görmektedir. Günümüzde arı ürünleri, herhangi bir sağlık probleminin çözülmesinde tıbbi tedavi yöntemlerine destek olarak kullanılmaktadır. Arı ürünleri; literatürde tıbbın alternatifi olarak değil, destekçisi olarak görülmektedir. Halk tıbbında kullanılan ve günümüze kadar gelen bu ürünler, yirmi birinci yüzyıl insanına da sağlık anlamında katkı sunmaktadır. Bal, besleyici değeri yanında, kan şekerini dengeli bir şekilde yükseltici, fiziksel ve zihinsel yorgunluğu giderici, cilde olumlu etkili, bazı yaraların iyileştirilmesine yardımcı, astım, mide, dolaşım, solunum, kanser, tansiyon, damar hastalıklarını giderici olarak kullanılmaktadır. Ayrıca; glisemik indeksi düşük gıdalar arasında yer almaktadır.
Bal üreten ve muhteşem yaratılışa sahip bu canlılar, insanlığın her döneminde bilim insanlarının araştırmalarında en üst sıralardaki yerini almıştır. Balın bileşimindeki sakaroz, friktoz, protein, asit, organik ve madenî maddeler dolayısıyla balın hem şifa verici hem de koruyucu bir özelliğe sahip olduğu modern tıpta da kabul edilmektedir. Antibakteriyel, antioksidan ve antiseptik özelliğe sahip bu harika ve doğal besin maddesi, insanlık tarihinin ilk doğal tatlandırıcısıdır. Araştırmalara göre; dünya mahsullerinin en az yüzde 30'unun ve tüm bitkilerin yüzde 90'nının yayılması ve gelişim göstermesi için çapraz tozlaşmaya ihtiyaçları oldukları ortaya çıkmıştır. Tüm yerli çiçek türlerinin neredeyse %80'inin tozlaşması bir Avrupa bal arısı türü olan ve ülkemizde de birçok türü bulunan Apis mellifera tarafından gerçekleştirilir. Geriye kalan %20'lik dilimin sorumluluğunu da; yaban (eşek) arıları, sinekler ve kelebekler üstlenmiştir.
Harvard Üniversitesi'nin 2015 yılında arılarla ilgili araştırmaları da oldukça dikkat çekici sonuçlar ortaya koymuştur. Elde edilen verilere göre; arıların tamamının yok olması durumunda yılda 1 milyon 420 bin insanın ölümünün gerçekleşeceği, sebze üretiminin %16.3 oranında düşeceği, meyve üretiminin ise; %22.9 oranında azalacağı, tahıl üretiminin de %22.9 oranında düşüş gerçekleştireceği yönündeydi. Gıdalardaki bu düşüşler, hamile kadınlar ve çocukların gelişimi açısından önem taşıyan A vitamini ve folik asit eksikliğine neden olarak dolaşım rahatsızlıkları ve bazı kanser türlerinin de önemli oranda artması ihtimali de ayrıca belirtildi.
Bal arısının iğnesiyle insanı sokması, can acıtıcı ve zararlı gibi görülse de, eğer alerjik bir durum söz konusu değilse, sanıldığı gibi zararlı değildir. Aksine vücudun savunma mekanizmasını arttırıp güçlendiren bir durum olup faydalıdır. Vücuda giren arının zehir tabir edilen sıvısının, romatizma ve felç gibi eklem rahatsızlıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Günümüzde arı zehri, apiterapi (tedavi için arı ve arı ürünlerinin kullanılması) olarak da bilinen tedavi şeklinde de kullanılır.